Antik Çağlardan Günümüze Yaşanan Pandemik Hastalıklar


Salgın hastalıklar tarih boyunca insanlığın belki de en azılı düşmanı oldu. Avcı-Toplayıcı dönemlerde bile insanlığın başına bela olan salgın hastalıklar, tarım devrimiyle birlikte daha tehlikeli hale geldi.

Tarım döneminde insanlar, hayvanları evcilleştirmeye ve daha kalabalık gruplar halinde yaşamaya başladı. Hayvanlarla yakın temasta olmak, onlarda bulunan hastalıkların insanlara daha kolay bulaşmasına yol açtı. Ayrıca bir arada yaşayınca da virüslerin insandan insana bulaşmasını kolaylaştırdı.

Bulaşıcı hastalıklar insanlara bundan sonra kısıtlı bir bölge içinde değil, bilinen tüm sınırları aşıp küresel boyutlarda büyük zararlar verdi.

Günümüzde küresel ölçekte bulaşıcılığa sahip olan hastalıkları Pandemi olarak tanımlıyoruz.

Birazdan okuyacakların hakkındaki görüşlerin çok önemli. Bu yüzden beğenirsen “Beğen”  düğmesine basmayı, yanlış bulduğun bir şey olursa da yorum kısmına yazabileceğini unutma. Geri bildirimin için şimdiden teşekkürler.



Milattan Önce 430 Yılı – Tifo

Tarihte kaydedilen ilk pandemi milattan önce 430 yılında Atina’da yaşanan bir tifo salgınıyla meydana geldi. Libya, Etiyopya ve Mısır’ı geçtikten sonra Atina ve Sparta arasında geçen Peloponez Savaşı sırasında ortaya çıktı. Atinalıların Spartalılar tarafından yenilgiye uğratılmasında da bu salgın büyük rol oynadı.
Hastalık bulaştığı kişilerde yüksek ateş, susuzluk, dil ve boğazda kanama, deride kızarıklıklar gibi semptomlar  gösteriyordu. Tarihte bilinen bu ilk pandemi  o dönemdeki dünya nüfusunun tam üçte ikisinin ölümüne sebep oldu.

Milattan Sonra 165 – Antonin Vebası

Yakın Doğu seferinden dönen Romalı askerler tarafından Batıya getirilen Antonin Vebası, adını hastalığı bulan Romalı bir doktorun adından alır.
Eski kaynaklar hastalığın milattan sonra  165-166 yılının kış aylarında Selausya kuşatması sırasında ortaya çıktığını söyler.
Semptomları arasında ateş, boğaz ağrısı ve ishal gibi etkiler bulunuyordu. Hasta eğer yeterince uzun yaşarsa derisinde irinli yaralar oluşmasına yol açıyordu.
Antonin Vebası milattan sonra 165 yılında başlayıp 185 yılına kadar etkisini göstermeye devam etti. Hastalığa yakalanan arasında her dört kişiden birinin hayatını kaybetmesine sebep oldu. Romalı tarihçi Dio Cassius’a göre hastalık Roma’da günde tam 2000 kişinin ölümüne sebep oldu ve Roma ordusunu darmadağın etti. Salgın Roma İmparatoru Marcus Aurelius’un kral naibi olan Lucius Verus’un da ölümüne sebep oldu. Pandemik bir salgın olan Antonin Vebası dünya genelinde toplam 5 Milyon kişinin yaşamının son bulmasına yol açtı.

Milattan Sonra 250 – Kıbrıs Vebası

Kıbrıs Vebasının ilk kurbanı Katarcalı Hıristiyan bir piskopostu. Çiçek hastalığı olduğu tahmin edilen bu pandemi şehir sakinlerinin ülke dışına kaçmaya çalışması ile yayılmaya başladı. Boğaz ülseri, kusma, ishal, ateş, el ve ayaklarda kangren gibi semptomlar gösteren Kıbrıs Vebası üç yüzyıl boyunca devam etti.

Milattan sonra 444 yılında Britanya Adası’na kadar yayılan Kıbrıs Vebası yüzünden İngilizler İskoçları ve Britanya adasını kontrol altına almak için Saksonlardan yardım istemek zorunda kaldı. Etiyopya’da ortaya çıkan ve buradan tüm Avrupa'ya yayılan veba buradaki güç dengelerinin değişmesinde etkili oldu.

Milattan Sonra 541 - Justinianus Vebası

Tarihte bilinen en büyük pandemik salgınlardan biri olan Justinianus Vebasının ilk olarak Mısır’da ortaya çıktı. Buradan Filistin’e ve Bizans İmparatorluğuna sıçrayan salgın iki yüzyıl boyunca dalgalarla devam etti ve bütün Akdeniz ülkelerine yayıldı.

Justinianus Veba salgını o yıllarda yaklaşık 200 Milyon olan dünya nüfusunun %25inin ölümüne sebep oldu. Farelerden ve pirelerden insana geçen Justinianus Vebası dünya siyasi tarihini de derinden etkiledi.

Dönemin Roma İmparatoru Justinianus’un imparatorluğu bir arada tutma ve kötü giden Roma ekonomisini düzeltme planlarını olumsuz etkiledi. Bu pandemi kıyamet atmosferi yarattı ve Hıristiyanlığın hızla yayılmasına sebep oldu.

11. Yüzyıl – Cüzzam

Ortaya çıkışı milattan önce 1550 yılına kadar dayanan cüzam ortaçağ Avrupa’sında bir pandemi halini aldı. 

Bakteriyel bir hastalık olan cüzzam deride iltihaplı yaralara sebep oluyordu. Hastalık pandemi halini alınca dünya genelinde birçok cüzzam odaklı hastanenin inşasına sebep oldu.

Cüzzamın Tanrıdan gelen bir ceza olduğu fikri insanlar arasında yaygındı. Bu sebeple cüzzama yakalanan kurbanlar toplumdan dışlanıyorlardı.

Günümüzde Hansen olarak bilinen cüzzam hala yılda on binlerce insanı etkiliyor ve antibiyotiklerle tedavi edilmezse ölümcül olabiliyor.

1340 Yılı –Kara Ölüm

Yine bir veba salgını olan Kara Ölüm, çok fazla insanın yaşamına son verdiği için bu ürkütücü ismi almıştır. Kaynaklarda Kara Veba yada Büyük Veba Salgını olarak da geçer.

1340’lı yılların sonuna doğru Avrupa’ya ulaşıp pandemiye dönüşen Kara Veba, ilk olarak Güneybatı Asya’da ortaya çıktı. 1347 yılında Kırım’da bir Ceneviz ticaret merkezini kuşatan Moğollar, vebalı cesetleri biyolojik silah gibi kullanıp mancınıkla fırlattılar. Bu strateji Moğolları tarihte ilk kez biyolojik silah kullanan ordu yaptı ve vebanın Avrupa yayılmasına da sebep oldu.

Dünya genelinde yaklaşık 200 Milyon insanın hayatını kaybetmesine yol açan Kara Veba pandemisi Avrupa’nın sosyal temellerinin değişmesine sebep oldu.

İngiltere ve Fransa veba yüzünden o kadar aciz hale geldiler ki devam eden savaşlarda ateşkes ilan etmek zorunda kaldılar. Veba ekonomiyi ve demografik yapıyı öyle kötü etkiledi ki İngiliz feodal sistemi çökme noktasına geldi.

Kuzeyde ise Vikingler hastalık yüzünden yerel kolonilere karşı savaşma gücünü kaybetti ve bunları kontrolde oldukça zorlandı. Hatta bu yüzden Vikingler coğrafi keşiflere odaklanamadı ve Amerika kıtasını keşfetmeyi kıl payı kaçırdı.

Dünya tarihinde önemli bir yer tutan Kara Veba pandemisi dalgalar halinde yayılarak  16. Yüzyıla kadar insanları etkilemeyi sürdürdü.

1492 Yılı – Kolomb Takası

İspanyolların Karayipler’i keşfetmesi ile birlikte Avrupalılar tarafında yerli halka çiçek, kızamık ve veba gibi hastalıklar aktarılmış oldu. Daha önce bu hastalıklarla hiç karşılaşmamış ve bağışıklık geliştirmemiş olan yerli halk bu hastalıklar yüzünden büyük zarar gördü. Kuzey ve Güney Amerika yerlilerinin %90ı bu bulaşıcı hastalıklar yüzünden yaşamını yitirdi.

Amerika yerlileri Avrupalıların getirdiği bu salgın hastalıklar yüzünden neredeyse tamamen yok oldular. Hispanyola Adası, Kristof Kolomb tarafından 1942 yılında keşfedildiğinde 60 Bin kişilik bir nüfusa sahipti. Aradan geçen yaklaşık elli yılda ada yerlilerinin nüfusu salgın hastalıklar yüzünden 500 kişiye kadar düştü.

Koskoca Aztek Uygarlığı, Avrupalılar tarafından adaya getirilen Afrikalı kölelerin taşıdığı çiçek hastalığı yüzünden 1520 yılında neredeyse tamamen yok oldu. Yeni dünyanın keşfinden sadece iki yüzyıl sonra 56 Milyon Amerikan yerlisinin hayatını kaybetti.

2019 yılında yapılan bir araştırma gerçekleşen bu ölümlerin, işlenmemiş topraklardaki bitki örtüsünün büyümesine ve atmosferden daha fazla karbondioksit çekilmesine neden olarak, dünyada iklim değişikliğine sebep olduğunu ortaya koydu.

1817 Yılı –İlk Kolera Pandemisi

150 yıl boyunca sürecek olan kolera salgını ilk olarak Hindistan’da ortaya çıktı. İnce bağırsakta enfeksiyona sebep olan kolera hastalığı Hindistan’daki İngiliz askerleri ile Avrupa’ya taşındı. 

Neredeyse tün dünyayı etkisi altına alan bir pandemiye dönüşen kolera salgını için 1885 yılında bir aşı geliştirildi ancak hastalık dalgalar şeklinde yayılmaya devam etti. Dışkı ile suya karışarak insanlara bulaşan kolera hastalığı hijyen kavramının gelişmesine sebep oldu.

1889 Yılı – Rus Gribi

Tarihteki bu ilk grip salgını Sibirya-Kazakistan bölgesinde ortaya çıktı. Buradan Moskova, Finlandiya ve Polonya’ya ulaşan virüs kısa sürede tüm Avrupa’ya ve ardından Kuzey Amerika’ya ulaşarak büyük bir pandemi halini aldı.

Hastalık sadece bir yıl içinde 360 Bin kişinin ölümüne sebep oldu.

1918 Yılı – İspanyol Gribi

Dünya üzerinde 50 Milyondan fazla insanın yaşamına mal olan bu hastalık H1N1 virüsünün mutasyona uğrayan bir alt türünden ortaya çıktı.

1918 yılında dünyaya yayılmadan önce Avrupa, Amerika ve Asya’nın bazı bölgelerinde lokal olarak gözlemlenen İspanyol Gribi hızla yayılarak bir pandemi haline geldi. Hastalık İspanya’da başlamış olmamasına rağmen Avrupada ilk olarak İspanyol basınında yer aldığı için İspanyol Gribi olarak adlandırıldı.

İspanyol gribinin en önemli özelliği yaşlılar ve çocuklardan ziyade, genç ve dayanıklı insanları etkilemesiydi. Bu sebeple 1. Dünya Savaşı sırasında bir çok askerin ölmesine neden oldu. Kimi tarihçilere göre de 4 yıl süren 1. Dünya Savaşının bitmesinde önemli bir etken oldu.

Grip tehdidi 1919 yazında enfekte olanların çoğunun ölmesi veya bağışıklık geliştirmesi ile son buldu.

1957 Yılı –Asya Gribi

1957 yılının başlarında Hong Kong’da başlayan Asya gribinin Çin’in tamamına yayılması fazla uzun sürmedi. Yılın ilk yarısı dolmadan hastalık Amerika ve İngiltere’de de görülmeye başlandı. 

Sadece İngiltere’de görülmeye başladıktan 6 ay içinde toplam 14 Bin insanın ölümüne neden oldu.
1958 yılının başlarında oluşan 2. bir dalga ile küresel olarak 1 Milyondan fazla insan yaşamını yitirdi. 

Etkili bir aşının geliştirilmesi ile birlikte hastalık insanlık için tehdit olmaktan çıktı.

1981 Yılı – Aids

AIDS ilk olarak 1981 yılında tanımlandı. Bu tarihten sonra pandemik bir şekilde yayılan hastalık hala insan hayatını tehdit etmekte.

Aids’e neden olan HIV virüsü insanın hastalıklarla baş etmesini sağlayan bağışıklık sistemini hedef alır ve normalde insanı öldürmeyecek olan basit bir nezle bile insan hayatı için ölümcül olabilir. Yani Aids hastası biri aslında aidsden değil başka hastalıklardan ölür.

Uzmanlara göre aids batı afrikadan Amerika birleşik devletlerine gelen bir maymunda ortaya çıktı ve ilk olarak ABD’deki eşcinsel topluklarda gözüktü.

Geçen zaman içersinde hastalıkla baş etmek için çeşitli tedavi yöntemleri geliştirilmiş olsa da hastalık ortaya çıktığından beri 35 Milyondan fazla insanı öldürdü ve öldürmeye devam ediyor. Günümüzde hala AIDS için %100 sonuç veren bir tedavi yöntemi bulunmamakta.

2003 Yılı – SARS

SARS 2003 yılının hemen başında Hong Kong’da ortaya çıktı ve haftalar içinde 37 farklı ülkeye yayıldı. Dünya Sağlık Örgütü tarafından şiddetli akut solunum yolu sendromu olarak tanımlanan SARS hastalığı dünya çapında pandemik hale gelmiş ve kontrol altına alınana kadar 8422 vaka gözlendi. Bu vakaların 916 ne yazık ki ölümle sonuçlandı.

Yarasalardan insanlara bulaştığı düşünülen SARS hastalığı yaklaşık olarak %10’a tekabül eden yüksek ölüm oranına sahiptir.

Bugün başımıza bela olan Covid-19 virüsü de Sars virüsünün mutasyona uğrayan alt türlerinden biridir.

2020 Yılı – Korona

2019’un son günlerinde Çinli bir doktor olan Li Wenliang, Sars virüsüne benzeyen yeni tip Korona virüsü rapor etti. Tıpkı SARS’da olduğu gibi solumun sistemini hedef alan yeni tip Korona virüsü, Dünya Sağlık Örgütü 10 Mart tarihinde Pandemi olarak tanımlandı.

hazırlandığı 30 Mart tarihinde yeni tip Korona virüsü Covid Bu 19 videonun, tüm dünya ülkelerinde gözlemlenmiştir. Bugüne kadar dünyada 724 Bin insan bu Covid 19 virüsünü kaptı ve bunların ne yazık ki 31 Binden fazlası yaşamını yitirdi.

Bundan sonra ne mi olacak? Yaşayıp göreceğiz!


Kaynakça:

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Emrah Safa Gürkan, Bunu Herkes Bilir Kitabında Ne Anlatmış?

Halil Cibran Ermiş ve Ermiş'in Bahçesi Kitaplarında Ne Anlatmış?

Stefan Zweig, Bir Kalbin Çöküşü Kitabında Ne Anlatmış?