Stefan Zweig, Bir Kalbin Çöküşü Kitabında Ne Anlatmış?
İlk defa bir Stefan Zweig kitabı okudum. Aslında ilk dikkatimi çeken çevrede kitap okuyanların elinde sıkça Stefan Zweig kitabı görmem oldu. Daha sonra ismini googleladığımda onun trajik hikayesini öğrendim.
Stefan Zweig 1881 yılında Viyana’da dünyaya gelmiş. 2. Dünya Savaşında ülkesini terk edip sürgün hayatı yaşamaya başlamış. Bu sürgün onu 1942 yılında Brezilya’ya kadar götürmüş. Bu süreçte yaratıcılığından ödün vermeden kitap yazmaya devam etmiş. Avrupa’nın içinde bulunduğu kötü durum onu ve karısını intihara sürüklemiş. Brazilya'da bulundukları sırada aynı yatakta zehir içerek intihar etmişler.
İyi okumalar...
Stefan Zweig 1881 yılında Viyana’da dünyaya gelmiş. 2. Dünya Savaşında ülkesini terk edip sürgün hayatı yaşamaya başlamış. Bu sürgün onu 1942 yılında Brezilya’ya kadar götürmüş. Bu süreçte yaratıcılığından ödün vermeden kitap yazmaya devam etmiş. Avrupa’nın içinde bulunduğu kötü durum onu ve karısını intihara sürüklemiş. Brazilya'da bulundukları sırada aynı yatakta zehir içerek intihar etmişler.
Bu trajik hikayeyi öğrenmemden sonra kitapçıda Can Yayınları tarafından basılmış, Bir Kalbin Çöküşü adlı kitabını gördüm. Bakmak için kitabı elime aldığımda dikkatimi ilk çeken çok ince olmasıydı. Kitabın sadece 56 sayfa olduğunu gördüm ve aklıma 56 sayfada ne anlatmış olabileceği sorusu geldi. Yazarı tanımaya başlamak için uygun bir kitap olacağına kanaat getirip sepete ekledim.
Stefan Zweig, Bir Kalbin Çöküşü adlı kitabında yahudi bir ticaret erbabı olan Solomonsohn’un kızına karşı olan korumacı duygusunun karakteri üzerindeki olumsuz psikolojik etkilerini anlatmış.
Hikaye baba Solomonsohn’un karısı ve 19 yaşındaki genç kızı ile birlikte tatil yaparken bir gece kızının bir erkeğin odasından odasından gizlice çıkarken görmesi ile başlıyor. Bu olay karşısında küçük kızının artık büyümüş olduğunu anlayan Solomonsohn’un iç dünyasını Stefan Zweig son derece başarılı bir şekilde okuyucuya aktarmış.
Karakter tasviri konusunda yazarın başarısı beni son derece etkiledi. Artık kitabı ilk gördüğümde 56 sayfa olmasından kaynaklanan önyargım ortadan kalktığına göre başka bir kitabını daha okumaya karar verdim.
İyi okumalar...
Merhabalar,
YanıtlaSilAvusturyalı roman, tiyatro, biyografi yazarı Stefan Zweig'i ilk olarak ''Satranç'' kitabıyla tanımıştım. ‘’Olağanüstü Bir Gece’’ adlı romanını da dün itibariyle bitirdim. ”Olağanüstü Bir Gece”, seçkin bir burjuva olarak rahat ve tasasız varoluşunu sürdürürken giderek duyarsızlaşan bir adamın hayatındaki dönüştürücü deneyimini anlatmaktadır. Romanda beni en çok etkileyen cümle şu iki cümle olmuştu:
-Kendisini bulmuş olan insan dünyada hiçbir şeyi kaybetmeyecektir. Kendi içindeki insanı kavramış olan insan ise bütün insanlığı anlayacaktır.
-Ne var ki bu satırları zaten sadece kendim için yazacaktım ve kendime bile tam açıklayamadığım bir şeyleri başkaları için anlaşılır kılmak gibi bir niyetim hiç yoktu.
‘’Olağanüstü Bir Gece’’ adlı romandan altını çizdiğim, en sevdiğim yirmi alıntıyı okumanız için sizinle de paylaşmak isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/olaganustu-bir-gece-romanindan-muhtesem-20-alinti/
Umuyorum ilgiyle okursunuz,
edebiyatla ve sağlıkla kalın.